Yılmaz ÖZLEM
TAKIMIMIZ, ilk kez mücadele ettiği Bank Asya 1.Ligi’nde başarılı sonuçların altına imza atıp, Türkiye’nin en dikkat çekici ekibi ünvanını alırken, fırtınalı denizde limanı gemiye yanaştırmaya çalışanların başında bulunan kaptanımız Yılmaz Özlem, 2010’un ilk röportajını resmi web sitemize verdi. İşte 19 yıllık futbol yaşamından kesitleriyle Yılmaz Özlem…
1972 yazında gözlerini açtığında Bulgaristan’dan dünyaya, Cevdet Sunay, halen Çankaya Köşkü’nde oturuyordu Türkiye’de...
Boğaz Köprüsü açılmamış, “2. Adam” İsmet İnönü, inadına sapasağlam ayaktaydı…
Çetin Altan’ın “Bir avuç gökyüzü” kitabı kapış kapış satıyordu, yasaklanmamıştı…
“Ayşe bile tatile çıkmamıştı” henüz Kıbrıs’a doğru…
Türk futbolunu Orhan Şeref Apak yönetiyor, Milli Takımlar Teknik Direktörü koltuğunda Coşkun Özarı oturuyor, Vefa ve PTT’nin omuzlarında ise “Turkcell Süper Lig takımı” apoleti pırıl pırıl parıldıyordu…
1991’de futbol topuna ilk dokundurduğunda ayağını, Bursasporlu Sercan Yıldırım, daha 3 aylık bir bebekti…
Beşiktaş’ın haşarı çocuğu Batuhan Karadeniz, 120 günlük haylaz bir oğlandı…
Bursa Merinos formasını geçirdiğinde sırtına, Galatasaray’ın milli oyuncusu Semih Kaya, henüz ilk adımlarını atmaya çalışıyordu hayata…
Dile kolay, tam 19 koca sezon armağan etti Türk futboluna, yaşamından…
Futbol topu, yeşil çimler ve tezahüratlardan oluşan bir hayata adadı kendini, bıkmadan, usanmadan…
O, bugün halen sahada…
Halen dinç, halen inadına genç…
“Bu özlem bitmez” dercesine, halen meşin yuvarlağın peşinde koşuyor, tribünler de onun…
İşte sizlere 32 kısım tekmili birden, Yılmaz Özlem röportajı…
Bulgaristan’ın bir köyünden, Bursa’da bir araba fabrikasına, Bursa Merinos’un toprak sahasından Fenerbahçe Şükrü Saraçoğlu Stadı’na kadar uzun bir yaşam öyküsü…
Belki de Türk futbolunun kısa tarihi…
Virgülüne dokunmadan, sadece onun sözleriyle